Duyuru

Collapse
No announcement yet.

Philadelphia Deneyi

Collapse
X
 
  • Filtre
  • Saat
  • Göster
Tümünü Sil
new posts

    Philadelphia Deneyi

    Konuyu buraya sığdıramadım
    isteyenler "philadelphia deneyi"ni
    http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/philadelpdeneyi.htm
    adresinden rahatça okuyabilirler. İsteyenler sadece resimlerine bakabilirler
    ayrıca;
    http://www.itusozluk.com/goster.php?t=philadelphia_deneyi
    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=philadelphia_deneyi
    adreslerinden yararlanabilirsiniz...

    #2
    Bir gercek mi, yoksa komplo teorisi mi oldugu hala belirli olmayan bir konudur.

    Moleküler transportasyon denilen ışınlama olayı günümüz teknolojisiyle mevcut. Ancak resmi olarak yapılan ışınlamalar tekil tanecikler üzerindedir. Yani kompleks bir yapıyı ışınlamak -resmi bilgilere göre- imkansız.

    Hepimizin kıyısından köşesinden birşeyler bildigi, Einstein 'ın izafiyet teorisi bize ışık hızıyla zamanın ters orantılı oldugunu söyler. Yani eğer ışık hızında seyahat yapabilirsek, zamanın duracağını, zaman kavramının ortadan kalkacağını anlatır.
    Ancak bildiginiz gibi ışık hızında madde formunda kalmak imkansızdır. Işına dönüşen maddeleri de yeniden madde formuna sokmak ışınlama olayının tıkandıgı noktadır. (Bu gemiye yapışma olayı da işin bu noktasında gerçekleşiyor, eğer deneyin gerçek oldugunu farzedersek).

    Ama bildigimz teknikler sadece resmi olarak açıklanan teknikler. Belki bundan yıllar önce kompleks bir yapı ışınlanmış da olabilir. Bu nedenle deneye imkansız bakmıyorum.
    __________________________________________________ ______________________________

    Deneyle ilgili yaziyi ben buraya koyiyim, baska yerlere yorulmadan okusun arkadaslar;

    PHILADELPHIA DENEYİ:
    GÖKKUŞAĞI PROJESİ (PROJECT RAINBOW)



    1930'lu yıllarda Amerikan hükümeti bilim adamlarından gemilerin radarlarda görünmemesini sağlayacak bir yöntem geliştirmelerini ister. Başkanlığını Nikola Tesla'nın yaptığı bir grup bilim adamı bu isteği gerçekleştirmek üzere işe koyulurlar…

    Yaklaşık 10 yıllık bir çalışmanın sonunda proje deneme aşamasına gelir. Deneyde Amerikan donanmasında görevli küçük bir destroyer olan Eldridge adlı gemi kullanılacaktır…

    Gemi, jeneratörler, vericiler, güç yükselticiler, modülasyon devreleri ve elektromanyetik alan oluşturmaya yarayacak araç gereci içeren tonlarca ekipmanla donanır…

    22 Temmuz 1943'te saatler 09:00'ı gösterirken elektromanyetik alan jeneratörleri çalıştırılır. Eldridge'in etrafını önce yeşil bir duman kaplar. Gemiyi bu dumanın ardında görmek imkânsızlaşır. Alıcılar geminin kuvvetli bir elektormanyetik alanla çevrelendiğini göstermektedir. Duman çekildiğinde ise deneyin istenenden daha başarılı olduğu anlaşılır. Çünkü Eldridge sadece radarlardan değil, mürettebatıyla beraber "gözden de" kaybolmuştur!

    İşte Philadelphia Deneyi'nin bir kaç kelime ile özeti bu…

    Amerikan hükümeti ve deniz kuvvetleri elbette ki böyle bir deneyin ya da projenin varlığını asla kabul etmiyor. Tüm bunların asılsız, hayal ürünü iddialar olduğunu savunuyor. Ancak diğer taraftan da görgü tanıklarının ifadeleri var. Zaten deney hakkında bilinenlerin çoğu da bu tanıkların ifadelerinden sağlanmış.

    Şimdi başa dönelim ve hikayemizin ayrıntılarına bakalım. 1933 yılında Roosevelt ABD'nin başkanı oldu ve hemen ardından eski dostu ve dünyanın sayılı bilim adamlarından Nikola Tesla'yı Washington'a davet ederek ondan devlet adına bazı projeleri yürütüp yürütemeyeceğini sordu.

    Yanıt olumluydu. Başkan ona Gökkuşağı Projesi şeklinde bilinen projeden söz etti. Tesla bu proje üzerinde çalışmaya başladı. 1936'ya gelindiğinde Tesla önemli gelişmeler kaydetmiş hatta insansız bir gemiyi gözden kaybedip sonra da geri getirmeyi başarmıştı.

    Ancak yetkililerin deneyin insanlı olarak yapılmasında ısrar etmeleri ve Tesla'nın da insanlara zarar gelmeden bu deneyin yapılmasının olanaksız olduğu noktasında başlayan görüş ayrılıkları sonunda Tesla'nın son aşamada projeden ayrılmasıyla sonuçlandı. Bundan sonra projenin idaresini Dr. John von Neumann devraldı.

    Donanma, özellikle Almanlara karşı bir an önce ezici üstünlük sağlamak kaygısını taşıyordu. Bu üstünlüğü sağlamanın ise görünmezlikten geçtiği düşünülüyordu. Arzu edilen gemilerin "radarlara" görünmemesini sağlamaktı. Fakat sonuç beklenenden çok farklı oldu.

    Biraz sabırlı olun, daha ikinci deneyi anlatmış değiliz…

    Amerikan hükumeti için çalışan bilim adamları arasında dünyanın en büyük dahilerinden biri olarak gösterilen ve Nazi Almanyasından kaçıp ABD'ye sığınan Albert Einstein da vardı.

    Philadelphia Deneyi'nde en büyük katkılardan birinin Einstein tarafından sağlandığı düşünülmekte. Özellik Einstein'ın "Birleşik Alan Teorisi"nin deneyi başarıya ulaştıran faktör olduğu sanılıyor.

    Einstein bu teorisini 1925-27 tarihleri arasında Prusya'da yayımlanan bir bilim dergisine göndermiş ancak tamamlayamadığını düşünerek geri çekmiş. Einstein'ın ileriki yıllarda teorisini tamamladığı, ancak bunun savaş sırası ve sonrası hükümetlerce gizlenmiş olabileceği tahmin ediliyor. Biz şimdi gelelim ilk deneyin ayrıntılarına.

    Haziran 1943'te deney için seçilen USS Eldridge'e elektormanyetik alan oluşturucu donanım yüklendi ve gemi Philadelphia Deniz Üssü açıklarında deneye tabi tutuldu. Deney sırasında yeni mürettebat da gemide bulunuyordu.

    Deneye ticari bir gemi olan Andrew Furuseth'in mürettebatı da tanıklık etti. Andrew Furuseth'in özel bir yeri var, çünkü deney hakkında bugün bilinenlerin çoğunu bu gemide görev yapmış olan Carlos Allende'nin anlattıklarından biliyoruz.

    (Allende, 50'li yıllarda UFO araştırmacısı Morris Jessup'a yazdığı mektuplarda yaşadıklarını anlatmasaydı belki de bu olaydan hiç haberimiz olmayacaktı. Ve küçük bir not daha: Jessup 1959'da intihar etti. Ne ilginç değil mi?)

    22 Temmuz 1943'te şalterler kaldırıldı. Geminin gözden kayboluşuna kadar olanları biliyorsunuz. Ondan sonra olanlar da oldukça ilginç.

    15 dakika sonra şalterlerin indirilmesi emredildi. Yeşil duman yeniden belirdi ve duman çekilirken Eldridge yavaş yavaş yeniden materyalize oldu. Ancak bir şeylerin ters gittiği hemen anlaşılmıştı. Gemiye iletilen telsiz mesajlarına yanıt gelmiyordu.

    Gemiye çıkıldığında mürettebatın hiç de iyi durumda olmadığı görüldü. Bir çoğu sinir krizleri içinde çırpınıyordu. En iyi durumdakiler hafıza kaybına uğramıştı!

    Donanma bu personeli topyekun emekliye sevk ederek gemiye yeni personel atadı. Bilim adamlarına da sadece radar görünmezliği istediklerini, optik görünmezliğe gerek olmadığını bildirdi.

    28 Ekim 1943'te ise Eldridge üzerinde ikinci deney gerçekleştirildi. Saatler 17:15'i gösterirken elektromanyetik jeneratörler yeniden çalıştırıldı. Gemi bir kez daha hemen hemen tamamen görünmez oldu. Sadece gövdesinin ana hatları seçilebiliyordu.

    Bir kaç saniye süresince işler yolunda gider gibiydi ki ansızın gözleri kör edebilecek kadar güçlü mavi bir ışık patlaması meydana geldi ve gemi gözlerden tümüyle kayboldu.

    Şimdi duyduklarınıza inanmayacaksınız belki ama Eldridge, bir kaç saniye sonra, 600 kilometre ötede, Norfolk açıklarında yeniden maddeleşti.

    Norfolk'ta bir kaç dakika boyunca görülür durumda kaldıktan sonra tekrar görünmez oldu ve saniyeler içinde Philadelphia Deniz Üssü açıklarında yeniden belirdi.

    Mürettebatın tamamı çok şiddetli bir biçimde rahatsızlanmıştı. Bir kısmı da kaybolmuştu. Hiç bir zaman bulunamadılar…

    Bazıları aklını kaçırdı ama en ilginci 5 asker geminin metal gövdesi ile kaynaşmıştı! İkisinin elleri çelik gövdenin içine geçmişti. Eller

    Yorum


      #3
      Discovery channel da belgeseli de vardi bu deneyin sanirim,...

      ilginç olduğu muhakkak ama doğru mudur ikaye midir bilinmez,...
      !!!!!!!

      Ama ben bu amerikan süper güç vs vs hikayelerinin efsanelerinin çoğunun palavra olduğuna inaniyorum,
      amerikaliliar bu kadar cin bu kadar komplocu bu kadar üstün de ondan mı bütün dünyanin ahlaki ve etik anlamda maskarasi oluyorlar?!!

      "amerika" efsanesini AMERİKA yapmak için sürdürülen çalişmalar hep bence,...amerikan halki gayet dangalak bir halk tek bildikleri şey kendilerini pazarlamak, (ki zaten pazarlayan da halk değil ya neyse) ve bu sayede sözde! altin madenine bütün dünyadan parlak beyinler="beleş yetişmiş eleman" çekmek,...

      Amerika şuymuş buymuş prim vermemek lazim bunlara,...hani nerde niye her yaptiklari iş ellerine yüzlrine bulaşiyor o zaman,

      derim ben.

      Yorum


        #4
        Şişirmeler tabii ki var. Ancak bu bir ütopya degil. Bir kere işin içinde Nicola Tesla var. Tesla'nın oldugu her iş beni üzerinde konuşmadan önce düşünmeye iter. Tesla notlarıyla gömülmüş bir bilimadamıdır.

        Molekül boyutunda ışınlama günümüzde mümkün. Bu da bizim bildiğimiz kadarıyla. Bana çok da saçma gelmedi bu deney.

        Yorum


          #5
          İnsanlik bu tür hikayelerden çok hoşlaniyor ve birileri de anlatmaktan,...
          iyi bütün komplo teorilerinin ortak özelliği de iyi bir mantik aği üzeirnde kurulmuş ve ilginç olmalari zaten,

          Ha belki de gerçektir kimse bilemez tabii o ayri konu,
          ama amerika bu tarz bir deney yapmişsa 1 mürettebat adam kaybedildi diye bu kadar önemli bir deneyi rafa kaldirmaz onu biliyorum
          harcanacak milyonlarca adam varken,...
          + ordu personeli değerlidir, subaylar, üst rütbeler vs, neden onlari böyle bir riske atsin, gemi yok etmeden önce daha ufak birşey yok edemezlermiymiş

          Yorum


            #6
            Durum tam dusundugun gibi degil ki. Tamam, ben birebir dogrudur demiyorum. Her ilginc olayda biraz abartı vardır. Ancak "komplo teorisi" laf öbeginin arkasına saklanıp da herşeyi "ya olmaz öyle şey, sallama onlar" diye geçiştirmek de pek akıllıca olmasa gerek.

            Amac zaten gemiyi yok etmek degil. Bu yuzden murettebat neden riske edildi sorusu hayati olmaktan cikiyor. Amac gemiyi radarlardan saklayabilmek. Bunu da geminin etrafında manyetik alan olusturarak radar dalgalarını sogurma yontemiyle yapmaya çalışıyorlar. Ama bu manyetik alan gemiyi sadece radardan degil gözden de kaybediyor. Hikaye böyle.

            Gemilerin etrafına manyetik alan oluşturmak için kablolar çekildiğini ve bunun radardan yok edilme amaçlı yapıldığını amerikan deniz kuvvetleri de dogruluyor. Ama asla bahsedilen gibi bir durum olmadigini soyluyorlar.

            Projenin rafa kaldırıldığından da emin olamayız

            Yorum


              #7
              evt tabii dediğim gibi gerçek de olabilr ama dediklerimin dememiş olduğum anafikri; ki şimdi diyorum , bu tip çok hikaye vardir biraz daha dikkatli yaklaşmak gerekir,...

              "ya olmaz öyle şey, sallama onlar"
              deyince aklima
              turgay şerenin meşhur diyaloğu geldi "olmaz öyle şey, yanliş bişey, olmaz öyle şey, yanliş bişey"
              bilen bilir,

              Yorum


                #8
                Bende pek doğru olduğunu sanmıyorum bu tip komplo teorilerinin. microdalga algılama sistemleri dersinde epey araştırmıştım geçen dönem. Çok güzel masalsı bir dille yazmışlar ama işin aslı o kadar eften püften değil ki. Radarın gönderdiği belirli frekanstaki ışını öyle bir manyetik alan oluşturup soğurmak pek yapılabilir bir konu değil. Ne kadar mantıklı olduğu da tartışılır. Yayılan dalgalar her yöne yayılıyor ve bütün yüzeylere çarparak her yöne yansıyorlar. Bunun soğursan etsen de o bölgede bir bozukluk mutlaka olur. Zaten radardan korunmak için chuf atıyorlar genelde o bölgeye ki sinyaller karışsın ve uçaklar isabet almasın diye.

                Hem yine bir manyetik alan üretilerek bu sinyaller soğurulmaya çalışılsa bile bu neden maddenin yok olmasına veya bilmem kaç km uzakta ortaya çıkmasına neden olsun. Zaten etrafımızda çok güçlü manyetik alanlar mevcut. Hiç bir baz istasyonunun ortadan kaybolup 2 sk ötede görüldüğü oluyor mu?

                Bunun gibi pek çok konunun doğru olma ihtimali neredeyse sıfır. Ufo düştü saklanıyor, otopsi vs büyük çoğunluğu ne kadar ilginç olsada, insan heyecanlanıp inanmak istesede masaldan ibaret.

                Bilim, atom olarak ışık hızını 300kat geçip zaman olayını ve bilinen fizik kurallarını alt üst etmeye başlıyor bir açıdan. O geçen senelerde yapılan zaman deneyinde atom olarak zamanda geriye gidip "Bir olayın sonucu o olayın başlamasından önce gerçekleşebilir" sonucuna varılarak Einstein'in bazı teorileri de çökertilmişti. Şu anda bizim bilmediğimiz ne teknolojiler mevcuttur gizli labaratuvarlarda.

                Ama bu tip konuların çok büyük kısmı hayalet hikayelerinden farksız...

                Yorum


                  #9
                  Bahsettigin deney ile Einstein'in teorileri curutulmemisti yanlis hatirlamiyorsam. Hatta genisletilmisti.

                  Şöyle ki; o deneyde, parçacık ışık hızından daha hızlı bir şekilde laboratuvar ortamında birbirine paralel konumda duran 2 levhaya gönderilmişti. Gözlemlere göre, parçacık 2. levhadan çıktıktan sonra 1. levhaya girmişti. Yani çıkışı girişten önce görülmüştü. Yani bir nevi zaman önce ileri sonra geri gitmişti.

                  Bu deneyde Einstein ile çelişen bir nokta yok gibi. Çünkü Einstein, ışık hızında zamanın duracağını, ama zamanın asla geriye doğru işlemeyecegini söylüyor. Bu deneyde de zaman geriye işlemiyor. Geriye gitmek yerine önce ileri gidip sonra normal zamana geri dönüyor.

                  Bunlar halka açıklanan deneyler. Açıklanmayan ne deneyler var. Bu yuzden ben gökkuşağı projesini çok yadırgamıyorum.

                  Radar konusunda aklıma bir şey takıldı mesajından sonra. Benim bildiğim radarların çalışma mantığı şudur: Dalga yayarlar ve bu dalga cisime(uçak, gemi vs.) çarpıp geri kaynağa dönerse ancak o zaman cisim farkedilebilir. Eğer siz bu dalgalarin uçağınıza çarptıgı halde geri dönmesini engellerseniz (-ki sogurursanız demk oluyor) radardan kaybolmuş olursunuz. Radarın boşluğa giden diğer dalgalari gibi cisminize gelen dalga da geri dönmeyecek ve aslında orda oldugunuzu kaynağa bildiremeyecektir. Gunumuzde kullanılan Hayalet (Stealth) uçakların radardan saklanma mantığı da budur.
                  Ben bu konuyu böyle biliyorum, yanılıyor muyum acaba? Güçlü, beni bi aydınlat bu konuda

                  Deneyin detaylarini tam bilmiyoruz. Zaten yukarıda masallaştırılan şekilde olmadığı kesin. Ancak bu da bana bir fikir vermeye yetiyor. Tesla'nın ve Einstein'in çalışmaları o dönemde bu deneyle paralellik gösteriyor. Olayın bu şekliyle olmasa da ben gerçekten olduğuna inanıyorum. Yani gemi yok oulp biryerler de görünüp geri gelmemiştir belki ama Birleşik Alanlar Teorisi'ni destekleyen bir durumun ortaya çıktığına inanıyorum.

                  Tabii sadece inanmakla veya inanmamakla kalıyoruz, elimizden şu an için ötesi gelmiyor

                  Yorum


                    #10
                    tv de mat ve fizik profösörlerinin oldugu bi program da bu deneyin sözü geçdi proflar tamamen internetin uydurması dediler ben bu deneyi 2 yıl önce nette okumuşdum 2 yıldır bu konu hakkında herhangi bi bilgisi olan birine rastlamadım eger boyle bi deney olsa 1940lardan beri bu kadar arka planda kalmazdı diye dusunuyorum ayrıca bu olayı büyük bi gemiyle değilde küçükden başlayarak geliştirirler bu işler bu kadar kolay değil mümkun ama kolay değil

                    Yorum


                      #11
                      biliyodum bunu, bi kısmı inandırıcı ama hepsi değil..bence...

                      Yorum


                        #12
                        tv de mat ve fizik profösörlerinin oldugu bi program da bu deneyin sözü geçdi proflar tamamen internetin uydurması dediler ben bu deneyi 2 yıl önce nette okumuşdum 2 yıldır bu konu hakkında herhangi bi bilgisi olan birine rastlamadım eger boyle bi deney olsa 1940lardan beri bu kadar arka planda kalmazdı diye dusunuyorum ayrıca bu olayı büyük bi gemiyle değilde küçükden başlayarak geliştirirler bu işler bu kadar kolay değil mümkun ama kolay değil

                        bize orta 1 'deyken,bu deneyin belgeselini seyrettirmişlerdi.yıl o zaman 1996 falan...bu hikayenin geçmişi bayağı bi eskiye dayanıyor,bizde "bermuda şeytan üçgeni" adlı bir kitap var,basım tarihi 70'lerde bir yıl.ya eski bi yalan,ya da hakkaten var böyle bişey.ben pek inanmıyorum ya neyse.

                        Yorum


                          #13
                          inansak ta inanmasakta doğru olan bir şey var ki ,o da amerika ve rusyanın teknoloji, bilim,fizik, metafizik,... dallarında keşfettikleri birçok gerçeği halktan sakladığıdır. Devletlerin kendi çıkarları için bazı şeyleri saklaması normaldir...mesela NASA nın yaptıklarından kaç kişinin haberi var...

                          Yorum


                            #14
                            Sakin gözümüzde büyütüyor olmayalim???, medya sağolsun,

                            Yorum


                              #15
                              Bu da bir dezenformasyondur. Insanlari komplo teorileri olduguna inandirmak da gizli servislerin taktiklerinden biridir

                              Yorum

                              Unconfigured Ad Widget

                              Collapse
                              Initializing Tabs & loading Content...
                              Initializing Tabs & loading Content...

                              Trending

                              Collapse

                              Bu kriterlere uygun sonuç bulunamadı.

                              Çalışıyor...
                              X