Belki kimileriniz "ne alaka lan şimdi" diyebilir ama her geçen gün buraya açıldığına şahit olduğum onlarca saçmasapan başlığı gördükten sonra kimsenin bu konuya şikayet/itiraz etme hakkı olduğunu düşünmüyorum açıkçası.
17 Mayıs 2010 günü, memleketim kara elmasın ve emeğin başkenti biricik zonguldakım 30 kişiyi daha bağrında sonsuz uykuya yatırdı. Bir çoğu babaydı. Bir çoğu yeni evlenmiş, taze damattı. Bir çoğu belki de daha çocuktu, büyümemişti. İlk iş gününde ölmek, düşünmesi bile çok zor, hayal edilmesi imkansız bir şey.
Sorumsuz devletim yüzünden, insanına değer vermeyen büyüklerim yüzünden 30 can daha ebediyete göçtü, hem de kokain partilerinde aşırı dozdan değil! Ekmek kapısında yerin 500 metre altında kömürtozu (karbonmonoksit) soluyarak, yavaş yavaş öldüler.
Çok üzgünüm bugün, orada ben de olabilirdim benim arkadaşım da olabilirdi. Sizin ağabeyiniz de olabilirdi ya da belki babalarımız olabilirdi. "Ölmek madencilerin kaderinde var" sözünü bir başbakanın söyleyebilmesi benim içimi acıtan, yitirilen canlara tuz biber olurcasına. Umarım tanrı bundan sonra kimseye bu acıyı yaşatmaz, ütopyaları zorlarcasına.
Tanrıdan hepsine rahmet diliyorum, yetim bıraktıkları çocuklara dul bıraktıkları eşlerine ve anne baba kardeşlerine sabır diliyorum, çok çok sabır.
Orhan Veli'nin dediği gibi; "Siyah akar Zonguldağın deresi; yüzkarası değil, kömür karası; böyle kazanılır ekmek parası."
Yüzkarası değil, kömür karası...
Yorum