Bildiğiniz târihi, geçmişi unutun. Ben hatırlıyorum ama hayâl meyâl,
belki bir kaç kişi daha anımsıyordur gerçekten olanları. Çünkü, târih
sıfırdan yazıldı, bütün sebep-sonuç ilişkileri. Şundan emînim ki,
I. ve II. Dünya Savaşı hiç olmadı. Hatırladıklarını iddiâ edenlerin de
hâfızaları yazıldığı için öyle hatırlarlar.
Herşey, Şâir'in hayatını kurtarması yüzündendi, o odada kim vardıysa
ben de onlardan biriydim ve olanları öyle hatırlayabiliyorum. Zamânı
tamamen yeniden yazdı, ölümü aldatmak için. Boğazına bir mermi
yemişti çünkü, hısmı mermilerle delik deşik olurken, o, son nefesini
verdiğinde - intikâmını aldığını görebildik, rahatlamıştı - çünkü Şâir'in
nefreti sayesinde büyü denen şey mümkün olabiliyordu. Bütün ne nefreti
kaldıysa kusmadık, sonrasında, biz, Güneş Kral'ın kiralık askerleri olarak,
ayrı ayrı (muhtemelen) kendimize geldiğimizde alâkasız yerlerde bulduk
kendimizi, Güneş Takvimi vardı artık, sene 1998. Ben çocuktum kendime geldiğim
hâlimle, onu bilirim. Bilgisayarda bir MS Paint dosyası BUNU AÇMA.bmp diye.
Açmış bulundum masumiyetle, okuldaydım, bilgisayar laboratuvarında.
Orada, Şâir'in hısmının ismi vardı işte, o an hatırlar gibi oldum zamânın
yazılma izlerinden ne kaldıysa içimde: Demran. Demran Ledev, Şâir'e
vurulan kadın, galaksiler ötesinden gelip Şâir'e bir tâne sıkmak için o kadar
zahmete katlanan. Şâir ve onun gibileri, bu gezegene, hapishâne kolonisi adı
altında sürgüne yollayan, (günümüzde dinazorları yokettiği zannedilen göktaşı,
bir uzay gemisi aslında) Tandem İnsiyatifi'nin kurucularından.
Neyse, hikâyenin bu kısmını belki uyduruyorum, parçaları birleştirmek için.
Çok da fazla bir şey hatırlamıyorum. Demran öldü zâten, ama emînim ki, kalp
değiş-tokuşu yoluyla gelmiş olduğunu hatırlıyorum bu gezegene; o yüzden,
uyuyan bedeni uyanmıştır ölünce, evi olan galakside.
Niye anlatıyorum bunları? Artık askerlik bilmiyorum, öylece yaşıyorum hayatımı.
Zâten Fenike kalmamış, Kenan dağılmış, târih apayrı biçimde yaşanmış gibi, kimse
de şüphelenmiyor. Mısırlı bir komutan tanıyordum ondan bahsetmek için, çünkü
bu fırsattan istifâde, ben de, hayatımı sanki hile yapılmış bir bilgisayar oyunu gibi
yaşıyordum - çocuk aklımla, sonra genç iken, ama, yılların yaşanmışlığı bir bilge
asker birikimiyle.
Bu komutan Seyrun'du. Derdi ki,
"Zaferleri kovalamam. Kazanırım olası savaşları, sonra zamânı öldürürüm,
bırakırım zafer bana yolunu bulsun."
Bunları okuyup da anlam çıkarmaya çalışmayın. Nasıl olsa hiçbir önemi yok. Ama,
bilin ki işte, (değil mi?) belki, böyle bir şey de olmuş olabilir. Cehâlet bâzen güzel birşeydir.
belki bir kaç kişi daha anımsıyordur gerçekten olanları. Çünkü, târih
sıfırdan yazıldı, bütün sebep-sonuç ilişkileri. Şundan emînim ki,
I. ve II. Dünya Savaşı hiç olmadı. Hatırladıklarını iddiâ edenlerin de
hâfızaları yazıldığı için öyle hatırlarlar.
Herşey, Şâir'in hayatını kurtarması yüzündendi, o odada kim vardıysa
ben de onlardan biriydim ve olanları öyle hatırlayabiliyorum. Zamânı
tamamen yeniden yazdı, ölümü aldatmak için. Boğazına bir mermi
yemişti çünkü, hısmı mermilerle delik deşik olurken, o, son nefesini
verdiğinde - intikâmını aldığını görebildik, rahatlamıştı - çünkü Şâir'in
nefreti sayesinde büyü denen şey mümkün olabiliyordu. Bütün ne nefreti
kaldıysa kusmadık, sonrasında, biz, Güneş Kral'ın kiralık askerleri olarak,
ayrı ayrı (muhtemelen) kendimize geldiğimizde alâkasız yerlerde bulduk
kendimizi, Güneş Takvimi vardı artık, sene 1998. Ben çocuktum kendime geldiğim
hâlimle, onu bilirim. Bilgisayarda bir MS Paint dosyası BUNU AÇMA.bmp diye.
Açmış bulundum masumiyetle, okuldaydım, bilgisayar laboratuvarında.
Orada, Şâir'in hısmının ismi vardı işte, o an hatırlar gibi oldum zamânın
yazılma izlerinden ne kaldıysa içimde: Demran. Demran Ledev, Şâir'e
vurulan kadın, galaksiler ötesinden gelip Şâir'e bir tâne sıkmak için o kadar
zahmete katlanan. Şâir ve onun gibileri, bu gezegene, hapishâne kolonisi adı
altında sürgüne yollayan, (günümüzde dinazorları yokettiği zannedilen göktaşı,
bir uzay gemisi aslında) Tandem İnsiyatifi'nin kurucularından.
Neyse, hikâyenin bu kısmını belki uyduruyorum, parçaları birleştirmek için.
Çok da fazla bir şey hatırlamıyorum. Demran öldü zâten, ama emînim ki, kalp
değiş-tokuşu yoluyla gelmiş olduğunu hatırlıyorum bu gezegene; o yüzden,
uyuyan bedeni uyanmıştır ölünce, evi olan galakside.
Niye anlatıyorum bunları? Artık askerlik bilmiyorum, öylece yaşıyorum hayatımı.
Zâten Fenike kalmamış, Kenan dağılmış, târih apayrı biçimde yaşanmış gibi, kimse
de şüphelenmiyor. Mısırlı bir komutan tanıyordum ondan bahsetmek için, çünkü
bu fırsattan istifâde, ben de, hayatımı sanki hile yapılmış bir bilgisayar oyunu gibi
yaşıyordum - çocuk aklımla, sonra genç iken, ama, yılların yaşanmışlığı bir bilge
asker birikimiyle.
Bu komutan Seyrun'du. Derdi ki,
"Zaferleri kovalamam. Kazanırım olası savaşları, sonra zamânı öldürürüm,
bırakırım zafer bana yolunu bulsun."
Bunları okuyup da anlam çıkarmaya çalışmayın. Nasıl olsa hiçbir önemi yok. Ama,
bilin ki işte, (değil mi?) belki, böyle bir şey de olmuş olabilir. Cehâlet bâzen güzel birşeydir.