Yırtık, yıpranmış ve buruşturulup atılmış bir şehir kollarına alıyor beni. Eski de olsa, makyajına artık abartılı bir pudra da atılsa bir tek o kucaklıyor, o kolluyor; hatalarım yüzünden bana kızsa da bir o terk etmiyor bu kalabalık bedenimi.
Her şey öyle hissizleşiyor, öyle yozlaşıyor ki, çocukluğumun o orta yaşlı, daha az makyajlı ve fakat daha çok doğrularla dolu şehri özlenen bir hal alıyor. Yılgın, ama yiğitçe özünü, özlemimi koruyor musun ey koca şehir? Yaşlı omuzlarında taşıdığı Bozdağ’ın sessiz çığlığı onca beton yığınının arasında kaybolup gidiyor. Porsuk’un gözyaşı seher vakti sel olup tüm şehri dolduruyor.
Çocukluğumun şehrini alt üst ediyor bu postmodern düzen.yaban kalıyorum beni sarmalayan kollarında. Şimdi biz başka bir bahara gebeyiz. Koca şehir sen sus, sakın ağlama!
Buşra DEMİRCİOĞLU
Her şey öyle hissizleşiyor, öyle yozlaşıyor ki, çocukluğumun o orta yaşlı, daha az makyajlı ve fakat daha çok doğrularla dolu şehri özlenen bir hal alıyor. Yılgın, ama yiğitçe özünü, özlemimi koruyor musun ey koca şehir? Yaşlı omuzlarında taşıdığı Bozdağ’ın sessiz çığlığı onca beton yığınının arasında kaybolup gidiyor. Porsuk’un gözyaşı seher vakti sel olup tüm şehri dolduruyor.
Çocukluğumun şehrini alt üst ediyor bu postmodern düzen.yaban kalıyorum beni sarmalayan kollarında. Şimdi biz başka bir bahara gebeyiz. Koca şehir sen sus, sakın ağlama!
Buşra DEMİRCİOĞLU
Yorum